Ülke: Amerika
Şehir: Fort Lauderdale
Okul: Embassy English
6 Haziran'dı. Hazırlık sınıfındaki son sınavımız olan final sınavı gelmiş çatmıştı. Sınavımın nasıl geçtiği artık çok da önemli değildi açıkçası... Çünkü 19 yıldır hayalini kurduğum Amerika'ya gitmek ve orada en azından bir gün geçirmek (son anda bir aksilik çıkmazsa tabii) 48 saatten daha kısa bir süre içinde gerçek olacaktı.
Peki bu hayalin peşinden nasıl gittim? Yılın başında ELT'nin Work and Travel programının internet reklamıyla karşılaştım. Program hakkında bilgi alır almaz çok heyecanlandım, çünkü bu program sadece hayalimi gerçekleştirmekle kalmayacak, aynı zamanda bunu oldukça mantıklı bir formatta yapmama imkan tanıyacaktı.
Program hakkında bilgi almak için Ankara ELT ofisine gittim. Work and Travel detaylarını öğrendim. Ancak yapılan mülakatta İngilizce seviyemin programa katılım için yeterli olmadığını öğrendiğimde büyük hayal kırıklığına uğradım. Neyse ki danışmanım, zaten hazırlık öğrencisi olduğumu ve Work and Travel için önümde 3-4 yıl gibi bir süre olduğunu hatırlattı. Ayrıca bu yıl Amerika'ya gitmek istersem dil okulu programını düşünebileceğimi söyledi ve bu program hakkında bilgi verdi.
Başlangıçta Work and Travel'a odaklandığım için hemen karar veremedim. Ancak ailemle konuşup değerlendirdikten sonra, hem İngilizcemi geliştirmek hem de yazımı Amerika'da geçirmek amacıyla yurtdışı dil okulu programına başvurmaya karar verdim. Açıkçası, yabancı bir ülkede yeterli olmayan bir İngilizce ile çalışmak fikri içimde hep bir tereddüt yaratmıştı.
Neyse ki, işlemlerin tamamlanmasının ardından Amerika vizemi aldım ki bu süreç beklediğimden daha kolay ilerledi. Artık Amerika beni bekleyebilirdi! :) Hep hayalini kurduğum kıtalararası ve okyanus aşırı uçak yolculuğumu gerçekleştirdikten sonra nihayet kendimi Amerika'nın Florida eyaletinde buldum.
Basit birkaç gümrük kontrolünden sonra çıkışa geldim ve okulumuzun karşılama görevlisi Keith beni karşıladı, alıp okulun bana tahsis ettiği konaklamaya götürdü. Açıkçası, ilk başlarda söylenenleri anlamak benim için oldukça zordu ama eğitim aldıkça ve yeni arkadaşlar edindikçe bu dil engeli de zamanla ortadan kalktı. Havaalanından eve gelirken, çevreyi bir turist gözüyle incelerken her yerin yemyeşil ve uzun ağaçlarla dolu olması dikkatimi çekti. Ayrıca bu bölge okyanus kenarında olduğu için oldukça fazla yağış alıyordu. Arabalar ise alışık olmadığım kadar uzun ve geniş geldi gözüme. Sanki her şey bir anda 180 derece değişmiş gibiydi. Ama bu değişiklik, beklediğim ve hep görmek istediğim bir değişimdi.
Evimize vardığımızda, yaşadığımız yerin sadece öğrenciler için olmadığını, Amerikan ailelerin de burada oturduğunu, bahçede Amerikan futbolu oynayan çocuklardan anladım. Evin içine girdiğimde benden önce gelen ve diğer odalarda kalan arkadaşlarımla tanıştım: Viktor ve Hesham.
Okulda herkes çok arkadaş canlısıydı. Derslere neredeyse hiç ara vermeden, büyük bir özenle katıldım. Gözlemlediğim en dikkat çekici şeylerden biri, okuldaki çalışanlar arasında ve genel olarak insanlar arasında büyük bir saygı olduğu idi. Aslında sadece okulda değil, sahilde, restoranlarda, her yerde bu saygıyı hissettim. Örneğin, yayaları gördüklerinde durup yol veren sürücülerle sıkça karşılaştım.
Tanıştığım bazı Amerikalı arkadaşların aileleri beni evlerine davet etti, insanlarla sürekli sıcak bir etkileşim halindeydim. Amerika'da bulunduğum süre boyunca birçok şey öğrendiğime inanıyorum. Farklı insanların hayata dair bakış açılarını yakalayabilmek, tek başına seyahat etme deneyimi ve gelişen İngilizcemle birlikte daha rahat konuşabilir hale gelmem özgüvenimi ciddi anlamda artırdı. Yani bana her açıdan birçok şey kattığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Gelelim sosyal aktivitelere ve gece hayatına... Geceleri ya partiler düzenleniyordu ya da dışarı çıkıp eğleniyorduk; barlar, kulüpler, lokantalar... Hatta bir ara bu tür yoğunluktan sıkıldığım bile oldu. Bir keresinde ise bir Japon lokantasına gitmiştik. Bu benim için bir ilkti ve gerçekten çok keyif aldım. Suşiyi çok sevmesem de o gün yaşadığım deneyim harikaydı. Okuldan arkadaşlarımla beyzbol maçı izlemeye bile gittik. Hafta sonları okuldan bir arkadaşla araba kiraladık; ilk hafta sonu Orlando'daki Walt Disney'e gittik, bir sonraki hafta ise Miami'yi keşfettik. Her şey çok güzeldi.
Tüm bunların yanı sıra İrlandalı, İngiliz, Amerikalı, Hırvat, Rus, Arap gibi birçok farklı kültürden insanlarla tanışma fırsatım oldu.
Yazın yapacak hayati bir şeyiniz yoksa ve İngilizce konusunda kendinizi geliştirmek istiyorsanız, Amerika dil okulu eğitimini kesinlikle tavsiye ederim. Çünkü şimdi geriye dönüp baktığımda "iyi ki gitmişim" diyorum.