ENGLISH
ELT ile yurtdışındaki okullarda learn and travel programına katılan öğrencilerimizden bazılarının görüşlerini burada bulacaksınız. Bizlerle anılarını ve resimlerini paylaşan öğrencilerimize teşekkür ederiz.
Ülke: Malta
Şehir: Sliema
Okul: Linguatime
Yıl: 2014
Yazın Interrail’a mı gitsek diye düşünürken karşımıza çıktı bu paket, mantıklı da geldi, İngilizce’yi düzeltmeden gezmenin de tadı çıkmıyor çünkü. Geçen sene yurtdışından kuzenimin yabancı arkadaşları geldi, konuşmakta baya zorlandım. Interrail’de problem yaşayabilirdik biraz ingilizce ile. 2 arkadaş hemen kayıt olduk. Danışmanım hemen kayıt işlemlerimizi yaptı ve randevu tarihinde vizelerimize başvurduk. Herşey çok güzel geçti, Malta çok güzel bir yer, yüzme, dalış herşeyi yaptık. Pakete dahil olan Gozo adası turuna gittik. Gozo tam şiir yazmalık bir yer, sessiz, sakin. Brad Pitt ‘in oynadığı Truva filmi de Gozo sahillerinde çekilmiş. Denizi sevdiğim için balıkçı kasabası Marsaxlokk’a bayıldım. Taze ve ucuz balık cenneti. Keşfettiğim yerlere okuldan diğer arkadaşları da getirdim. Linguatime da küçük, şirin bir okul. Sliema’da hemen sahilde, konaklamamız da yürüme mesafesindeydi, 3-4 dakikada geliyorduk okula. Ana , Alberta, Daniel mükemmel insanlar. Okulda İspanya’dan ve İtalya’dan çok sayıda arkadaşımız oldu. Unutulmayacak bir yaz geçirmemize vesile oldukları için danışmanıma ve ELT’ye teşekkür ederim.
Fethi D.
Bursa
Ülke: İngiltere
Şehir: Londra
Okul: Twin
Yıl: 2014
İngilizce olayını 2014’te Londra’ya giderek çözdüm. Altyapım vardı ama konuşmaya konuşmaya insan unutuyor. Hiç şikayetim olmadı desem yalan olur, ama genelde iyi her şey, bir kere çalışmıyorsun, öğrenci gibi derslere giriyorum daha ne olsun. Londra güzel, adamlar bazı şeyleri aşmışlar. Aslında sadece yemeklerde sorun yaşadım diyebilirim, pek herşeyi yiyemem, bizim yemekleri tutmuyor haliyle. Bir de böyle paket güzel olmuş, Londra’nın dışında Oxford, Cambridge ve Brighton’ı da gezdirdiler. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Gizem T.
Matematik Öğretmeni
İstanbul
Ülke: Amerika
Şehir: Fort Lauderdale
Okul: Embassy English
Yıl: 2014
Tarih 6 hazirandı ve bizim hazırlıktaki son sınavımız olan final sınavı için gün gelmişti, sınavım şöyle böyleydi… Zaten artık o saatten sonra bunun çok da bi önemi yoktu sanırım.çünkü 19 yıldır hedeflediğim hayalim amerikayı görmek ve orda enazından 1 gün olsun bulunmak (son anda bi terslik çıkmazsa) 48 saatten daha kısa bi süre içinde gerçekleşecekti. Ama bu sürece gelene kadar hikayem aşağıdaki gibi gerçekleşti.
Sene başında ELT’nin work and travel programı için internette reklamını gördüm, program hakkında bilgi sahibi olur olmaz çok heyecanlanmıştım, çünkü program benim hayalimi karşılamakla kalmıyor ayrıca mantıklı bi formatta bu hayalimi gerçekleştirecekti.
Sıra Work and Travel için bilgi almaya geldiğinde, Ankara ELT ofisine gittim ve Work and Travel için detaylı bilgi aldım, yapılan mülakatta gerekli İngilizce seviyemin programa katılmak için uygun olmadığını öğrendim, çok üzülmüştüm. Ancak hemen danışmanım zaten hazırlık öğrencisi olduğumu , önümde Work and Travel’a katılabilmem için en az 3-4 yıl olduğunu söyledi, ayrıca istersem bu yıl yine Amerika’ya başka bir programla gidebileceğimi söyledi ve Learn and Travel’i anlattı. İlk başta kendimi Work and Travela odakladığım için evet demedim ama sonra ailemle de görüşüp, tartışıp hem ingilizcemi geliştirmek hem de yaz ayımı Amerika’da geçirmek için Leard and Travel’a başvurdum. Zaten yabancı bir ülkede zayuf bir ingilizceyle çalışmak fikri içimde hep bir soru işaretiydi.
Neyse işlemler yapıldıktan sonra alınması çok da zor olmayan amerika vizesini almıştım… Artık Amerika beni bekleyebilirdi 🙂
Hep yapmak istediğim kıtalararası ve okyanus aşırı uçak yolculuğumu gerçekleştirdikten sonra artık Amerikanın Florida eyaletindeydim. Basit birkaç gümrük kontrolünden sonra çıkışa gelmiştim. Beni okulumuzun karşılama elemanı Keith karşılamıştı. Keith beni karşıladıktan sonra bizi okulun bana tahsis ettiği konaklamaya götürdü. Açıkcası söylenilenleri anlamak benim için çok zor oldu, ama eğitim aldıkça ve yeni arkadaşlar edindikçe bu engel de zamanla ortadan kalktı … Havaalanından evimize gelirken çevreyi doğal bi turist olarak bakınca her yerin yemyeşil ve uzun ağaçlarla dolu olması dikkatimi çekti .. Ayrıca bu bölge okyanus kenarında olduğu için çok yağış alan bir yerdi. Ve arabalar hiç alışık olmadığım şekilde bana çok uzun ve geniş geliyordu.. Sanki herşey biranda 180 derece değişmişti. Ama bu değişiklik beklediğim ve hep görmeyi istediğim bi değişiklikti…
Eve vardığımızda oturduğumuz yerin aslında Amerikan ailerinin de kaldığı bir yer olduğunu kendi aralarında Amerikan Futbolu oynayan iki çocuktan anlamıştım. Evin içine girdiğimizde benden önce gelen, diğer odalarda tek kalan arkadaşlarla tanıştım. Viktor ve Hesham.
Okulda herkes çok arkadaş canlısıydı, dersleri neredeyse fire vermeden takip ettim. Gözlemlediğim bir konu okulda çalışamlar arasında herkesin birbirine saygısı vardı, gerçi sadece okulda değil, diğer yerlerde de. Sahilde, restorantta heryerde. Mesela arabalar sizi gördüğünde yol verebiliyolar.
Tanıştığım bazı Amerikalı arkadaşların aileleri beni evlerine davet etti, insanlarla sürekli sıcak diyalog halindeydim… Amerika’dayken biçok şey öğrendiğime de inanıyorum.. Farklı insanların hayata dair farklı bakış açılarını yakalayabilmek, tek başına seyahat etmek ve gelişen İngilizcemle birlikte çenemin düşmesi özgüvenimi arttırdı. Yani bana her açıdan biçok şey kattığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Amerikan gecelerine gelirsek… Zaten gece aşırı parti düzenleniyordu veya bir yerlere gidip eğleniyorduk… Barlar, kulüpler, lokantalar… Hatta bir ara öyle olmuştu ki çok sıkılmıştım bu tür şeylerden…. Bir keresinde ise japon lokantasına gitmiştik.. Bu benim için ilkti…ve çok eğlendiğimi hissettim… her ne kadar suşi yi sevmesem de mükemmeldi o gün…. Okuldan arkadaşlarla beyzbol maçını izlemeye bile gitmiştik… Hafta sonları okuldan bir arkadaşla araba kiraladık, ilkin Orlandoya Walt Disney’e gittik, başka bir hafta Miami yaptık. Herşey çok güzeldi.
Bu kadar şeyin üstüne İrlandalı , İngiliz, Amerikalı, Hırvat, Rus, Arap arkadaşlar da cabası… Yazın yapacak birşeyiniz yoksa, İngilizce başınıza bela olmuşsa hiç gecikmeyin derim…. Çünkü ben iyi ki gitmişim diyorum…
Burak Ç.
Ankara